Unutmadın değil mi beni, baba?

Kızlar ve babaları

ROMANCE WRITERSAUTHORSNOVELISTOLD BLOG POSTS

Izabell Key

11/28/20243 min oku

Nemli toprağın kokusunu alabiliyorum. Çiçekler ıslak. Evet, yağmur yağmış. Gökkuşağını görüyorum. Sanki bana bir şey anlatmak istiyor.
Balkondayım. Rüzgarı hissederken gözlerim kapalı. Eski kahverengi taburemde oturuyorum. O eski tabure, çocukluğumdaki. Nasıl hâlâ beni taşıyabildiğine şaşırıyorum. Çocukken daha kolaydı. Sadece on yaşında bir çocuktum. Otuz üç kilo, biraz çocuksu hayaller kat, bir iki umut ve birkaç hayal kırıklığından ibarettim. Ne kadar ağır olabilirdim ki?

Çok.

Belki o taburede oturmak yerine oyuncak bebeklerimle oynamalıydım. Sokakta aptal çocuklarla aptal oyunlar oynamalıydım. Senin yürüyüp gittiğin ve bir daha geri dönmediğin o sokakta…

Adımlarını takip etmeye çalıştım. Ettim, baba. Takip ettim ama adımların beni hiçbir yere götürmedi ve orada bir dükkan falan da yoktu. Giderken, bana şeker alacağını söylemiştin. Şekerlerim nerede şimdi benim?

Sen peki? Sen nerdesin, baba?

Şimdi o sokağa bakıyorum, kimse yok. Sokaktaki çocuklar büyüdü hepsi. Müdürün kızı Lilia artık genç bir kadın oldu. Yakında evlenecek. “Sağlıklı ve varlıklı iyi bir adamla,” dedi müdür. Hiç değişmedi. Hâlâ tam senin hatırladığın gibi gülüyor. Sümüklü Michael şimdi asker. Jim bir çiftlikte çalışıyor. Ara sıra beni ziyarete geliyor. Yani evet, sokak artık boş. Hepsi büyüdü ama ben büyümedim işte…

Hâlâ kahverengi taburemde oturuyorum. Tabure bile yaşlandı, baba, ama ben hâlâ on yaşında gibiyim. Hâlâ seni bekleyen o küçük kızım. Zaten bir babayı beklemekten nasıl vazgeçebilirsin ki?
Geçemezsin. Belki beni bırakmasaydın, üç gün boyunca güneşin altında kurutulmaya bırakılmış biberler gibi burada durmazdım. Belki teyzem bana eski, kirli bir bez gibi davranmazdı. Belki buradaki diğer çocuklar gibi büyür, annem gibi genç bir kadın olurdum. Hatırlıyor musun? Hep “Annen gibi muhteşem, güzel bir genç kadın olacaksın,” derdin.
Ben hatırlıyorum.

Belki hatırlamasaydım daha mutlu olurdum ve belki o zaman, bir gün hepsinin beni terk edeceğini düşünerek erkeklerden kaçmazdım. Belki liseyi bitirdiğimde bu kadar yalnız hissetmezdim. Sana kırmızı elbisemi gösterir, gözyaşlarını tutmaya çalışırcasına parlayan gözlerinden ne kadar güzel olduğumu anlardım. Jim beni baloya götürmeye geldiğinde, senden izin isterdi ve ben senin huysuzluğuna gülerek sana sarılırdım. Sonra buruşuk alnını öper, senin ne kadar gururlu olduğunu hissederdim.
Yalnızdım balo gecesi… ve odada parlayan tek gözler benimkilerdi ama ben gözyaşlarımı tutamadım işte.

Alnın daha da fazla buruştu mu? On üç yıl sonra? Hayal bile edemiyorum. Sen benim için hep genç ve yakışıklısın. Senin yüz ifadeni eksiksiz hatırlıyorum. Ama ya sen?
Sen beni unuttun mu, baba?

Sorarlarsa, onlara babamın beni asla unutmadığını söyleyeceğim.

Onlara rüzgarın kızı olduğumu ve o balkonda her rüzgar estiğinde yüzüme doğru, saçlarımda senin parmaklarını hissettiğimi söyleyeceğim.

Sorarlarsa, babam beni unutmadı diyeceğim!

IZABELL KEY bültenine üye olun